Syndicate İnceleme

1993 yılında, Peter Molyneux’nun Bullfrog oyun stüdyosu, oyuncuların bir süper-şirketin dünyayı ele geçirmesi uğruna çalışan dört kişilik bir ajan birimini yönettiği ve zamanımızda kült sayılan bir strateji oyunu piyasaya sürdü. Şimdiyse Electronic Arts bu seriyi izometrik bakış açısından bir FPS’ye dönüştürerek yeniden hayata döndürüyor. Eğer eski oyunun sevenlerindenseniz, bu yeniden yapımı bir sapkınlık, bir ihanet olarak görüyor olabilirsiniz. Fakat yeni Syndicate’i serinin adına leke sürüyor diye göz ardı ediyorsanız, kendinize haksızlık ediyorsunuz. Bunun nedeniyse yeni Syndicate’in sağlam bir sci-fi havasına ve heyecan verici bir co-op moduna sahip iyi bir FPS olması. Eğer dört kafadar online olarak iyi vakit geçirmek ve eğlenmek istiyorsanız Syndicate oynanacak oyunlar listesinde ilk beşte olmalı. Sadece Syndicate’in tadına varmak istiyorsanız karmaşık ve sıkıcı tekli oyuncu modundan çok co-op olarak oynamayı tercih edin.
İlk oyundaki gibi size yönetecek bir birim vermek yerine, Chronicles of Riddick ve The Darkness’ın yapımcısı Starbreeze sizi Miles Kilo adlı bir Eurocorp ajanının yerine koyuyor. Miles, şirketin diğer insanların çiplerini değiştirmeyi ve ele geçirmeyi sağlayan ve kullanıcının çevresini “hack”lemesini sağlayan deneysel yeni DART 6 çip programına katılmış durumda. Hikaye tahmin edilebilir bir yön izliyor aslında; baskıcı şirketler tüm toplumu hem çiplerle güçlendirmekte hem de onları kontrol etmekte ve gizli yeraltı direnişçileri de bu gidişe karşı savaşmakta. Ajanımız Kilo, Eurocorp’un patronu Jack Denham’ın ayak işlerine bakmakla başlıyor hikayeye. Bu ayak işleri arasında suikastler, gözlemleme ve benzeri şeyler ile şirketi en üst konumda tutmak geliyor. Her ne kadar çok ilham verici ve heyecanlandırıcı bir hikaye olmasa da, iyi yazılmış ve oynanmış bir çok sahne gelişiyor oyunda.
Syndicate hilekar, becerikli, karamsar ve yakın gelecek vizyonuna tamamen hakim. Siz dijital olarak geliştirilmiş ve hakimiyet için savaşan bir süper-şirketin ajanısınız ve sunuşun her ögesi de bunu destekler vaziyette. New York’ta yükselen gökdelenlerin gölgeleri arasındaki yağmurlu bir avluda çarpışırken puslu mavi ışıklandırma gözünüzü alıyor ve etrafınızı saran çapraşık endüstriyel borular ve sütunlar bu görüntüyle bir kontrast oluşturuyor.Başka bir yerde, bilgisayar ekranlarında milyonlarca yazı akıyor ve sizin göstergelerinizde bir çok nesne tanımlanıyor ve işaretleniyor. Bu atmosfer hem enfes hem de duygusal olarak hissiyatsız. İşte bu gelecek; kayıtsız ve soğuk, ve Syndicate size tam da bu hissiyatı veriyor.
Keşke detaya gösterilen bu özen, amaçsız bulmaca çözme, boş alanlar ve anlık heyecanlarla dolu hikayenin tümüne de yansıtılabilseydi. Amaçsız ve boş nedenler ve anlatımsal ögelerle tempo yer yer yok ediliyor. Tam da her şey mükemmel olmaya başlayacak derken bir anda kendinizi boş boş abartılmış, zaman öldürücü bir ara sahneye bakarken buluveriyorsunuz (ve genelde bu ara sahneler atlanamıyor). Sessiz ve sakin anlar, mükemmel hikayeler anlatan oyunlarda gerilimi ve beklentileri arttırabilir, ya da en azından tatmin edici sonuçlar sunabilir, ama Syndicate bu tarz oyunlardan değil. Evet gelişmiş bir ajansınız, evet Eurocorp adına bir savaş veriyorsunuz, evet yanınızda bir çok dostunuz ve adamını var. Fakat neden savaşıyorsunuz? Eurocorp gerçekte ne yapıyor? Onu diğer şirketlerden ayıran ne? Bu kurumsal savaşın asıl amacı ve doğurabileceği sonuçlar neler? Oyun size bir çok şey sunuyor, ama bunları önemsemeniz için bir neden veya açıklama vermiyor.
Syndicate bu önemli soruları cevaplamakta vasat bir performans gösteriyor. Bulunduğunuz durum ve çevre hakkında bir çok bilgiyi, karakter tanımlamalarını ve özgeçmişlerini sizin bilgi bankanıza sunuyor, ama bu yaklaşım, size bir ansiklopedi verip geri kalanını sizin halletmenizi beklemekten farksız. Bu yaklaşımla geçtiğimiz senede çıkmış ve büyük başarı yakalamış olan Deus Ex: Human Revolution ile karşılaştırdığımızda; Human Revolution’ın bu tarz aletleri anlatımını oluşturmaktansa güçlendirmek için kullandığını görebiliyoruz. Syndicate ise son çırpınış olarak hissiz atmosferinde biraz duygu yaratmak istediğinde ise artık çok geç kalınmış oluyor. Eğer bir oyun karakterlerini geliştirmek ve sizi onlara bağlamak için bir girişimde bulunmuyorsa, onların geçmişleri veya gelecekleri hakkında umursamanızı beklemesi de büyük bir hata olur.
Syndicate hikayeyi es geçip aksiyona odaklanmış olsaydı belki de daha iyi bir izlenim yaratabilirdi. Olaylar karıştığında nabzınızın hızla yükseldiğini hissedebiliyorsunuz. Hedeflemek ve ateş etmek son derece tatmin edici ve stabil bir kare sayısı ve akıcı animasyonlar da buna oldukça yardımcı oluyor. Sipere atlarken veya kayarkenki ağırlık hissiyatı gayet güzel. Siper almak demişken, başka oyunlardaki gibi sadece siper alarak oynanan bir oyun değil Syndicate. Gelişmiş yapay zeka sayesinde düşmanlarınızın nereden geleceği ve neler planladığını düşünürken daima tetikte oluyorsunuz ve çarpışmalarda bir çok farklı taktik yürütmek durumunda kalıyorsunuz. Bu açıdan Syndicate diğer FPS’lere güzel bir değişiklik getirmiş oluyor.
Çatışmalarda sadece silahlarınıza güvenmiyorsunuz, düşmanlarınıza üstün gelebilmeniz için DART 6 projesi ile tasarlanmış “uygulamalara” da sahipsiniz. İlk olarak intihar (suicide) uygulaması ile başlayalım. Bir tuşa basarak karşınızdakinin zihinsel olarak yıkımına ve sonucunda bir bomba ile parçalara ayrılmasına sebep olabiliyoruz. İkinci uygulamamız olan geri tepme (backfire), düşmanımızı yerde kıvrandırarak bir süreliğine savunmasız kalmasını sağlıyor. Repertuarımızı ikna (persuade) uygulaması tamamlıyor; seçtiğiniz düşmanınızı sonunda silahını kendisine çevirene kadar müttefiğiniz kılıyor. Hedeflerinizden bazılarının bu uygulamalarınıza karşı korumaları olabiliyor, bu yüzden ilk olarak bunları aşmanız gerekli. Bunu da eğer varsa ilk olarak kalkanlarını bertaraf ederek ve sonrasında da bir tuşa birkaç saniye boyunca basılı tutarak başarabiliyorsunuz. Karşınızdaki düşman tek başınaysa bunları yapmak pek sorun olmuyor, fakat eğer düşmanlarınız birden fazla ise sıkıntılar başlayabiliyor. Böyle durumlarda ise taktiksel katmanı (tactical overlay) aktifleştirerek zamanı yavaşlatabilirsiniz. Taktiksel katman görünümünde tüm dünya gri bir renge bürünüyor ve tüm düşmanlarınız duvar arkasında olsalar bile renkli bir şekilde vurgulanıyor.
Yerden bir termit silahı alarak düşmanlarınızı sıvı ateşle eritiyor, çatışma çetrefilleştikçe taktiksel katmanınızı harekete geçiriyor ve uzaktaki sinir bozucu düşmanlarınızı bir gauss tüfeğiyle uçuruveriyor, taktiksel katmanınızın süresi dolunca düşmanlarınızdan birini dostunuz olduğuna ikna ediyor ve sizle çatışmasını sağlıyorsunuz. Bütün bunlar bitince onu kendisini öldürmeye ikna ediyorsunuz. Tüm bunlar ve son birkaç bölümdeki aksiyon Syndicate’i çok farklı bir oyun gibi gösterebilirdi, fakat oyun bu yoldan çok fazla kere sapıyor.
Aynısını online co-op bölümleri için söylemek yanlış olur. Dört kişiyle oynanış hem zorlayıcı hem de heyecan verici; gerçekten birlikte çalışma ve iletişim gerektiren, özel yeteneklerin ve ateş etmenin mükemmel bir karşımı. Boş bölümler ve sıkıcı temponun yerine karşınızda tonlarca düşman ve mermi buluyorsunuz ve değişik çevre tasarımlarıyla tüm çevrenize dikkat etmeniz gerekiyor. Yapay zeka güçlü, zeki ve agresif; hangi yönden geleceği kestirilemiyor.
Co-op oynarken iyileştirme (heal) özelliğinizi iyi ve yerinde kullanmanız, oyunun gidişatını değiştirebilir. Yeterli mesafede olduğunuz sürece birkaç saniye içerisinde arkadaşlarınızı iyileştirebiliyorsunuz ve düşmüş arkadaşlarınızı tekrar oyuna dahil edebiliyorsunuz. Bu özelliği yerinde kullanırsanız aşamayacağınız engel yok. Çatışma devam ederken düşmanlarla çevrili yaralı arkadaşınıza ulaşmak için onları bir bir biçip onu ölümün ellerinden çekip koparmak kadar tatmin edici ve haz verici bir şey olmasa gerek.
Silahlarınızı iyi kullanmanız gerekli, fakat silahlar tek yıkım gücünüz değil. Silahlarınızın yanına değişik uygulamalar da alabiliyorsunuz. Takım iyileştirmesi, hasar arttırıcılar, kalkanlar size bir sonraki çatışmanızda gereken üstünlüğü sağlıyor. Hepsinin tekrar kullanılmadan önce gerektirdiği bir bekleme süresi var, fakat daha fazla yeteneği daha fazla çip terfileri kazandıkça elde edebiliyorsunuz.
Syndicate bu açıdan tekrar tekrar oynamanızı sağlayacak güzel bir geliştirme ve elde edilecek özellik kataloğuna sahip. Her ne kadar uygulamalarınızı ve silahlarınızı son seviyeye getirmek uzun zaman almayacak gibi gözükse de, görevler sırasında toplayabileceğiniz silahlar bu bölümleri tekrar tekrar oynamanızı sağlayacak düzeyde. Bir syndicate yani klan yaratıp en yukarı sıralara oynamanız da mümkün. Ayrıca klanınızdakilerin skorlarını alt ettikçe de ekstra hediyeler alıyorsunuz. Buna rağmen co-op karakterinizi fiziksel olarak özelleştirmemizin mümkün olmaması ve haritaların kaç kişinin size eşlik ettiğine oranlanamaması yazık olmuş.
Syndicate heyecanlı anların ve kaçırılmış fırsatların oyunu olmuş, bu yüzden oyunu oynamadan önce oyundan ne istediğinizi bilmeniz önemli. Eğer heyecanlı çatışmalar, düşmanlarınızı kontrol etme ve uygulamalarla yok etme, yakın gelecek atmosferi ve arkadaşlarınızla beraber oynamak aradığınız şeyse, Syndicate sizin oyununuz. Eğer ben tek kişili oyunları severim diyorsanız, Syndicate sizi hayal kırıklığına uğratacak demektir. Değişik bir oyun olan Syndicate, her ne kadar buradaki “değişik”, “mükemmel” anlamına gelmese de; az da olsa yaratıcılıkla FPS’lerin gerçekten heyecan verici olabilmeleri için büyük kardeşlerinin kurallarıyla oynamalarının gerekmediğini bize hatırlatıyor.
Artılar
“Zeki” yapay zeka, online gelişim sistemi, harika görseller ve animasyonlar, iyi co-op oynanış.
Eksiler
Vasat hikaye ve anlatım, aşırı abartılmış ışıklandırma, sıkıcı tek oyunculu senaryo.
Puanlama
Sunum: 7.5
Grafik: 7.5
Ses: 7.0
Oynanış: 6.5
Tekrar Oynanabilirlik: 3.0
PUAN: 6.3