Warhammer 40K Space Marine oynadık, işte izlenimlerimiz

Warhammer 40K: Space Marine‘in çıkış tarihi olan 6 Eylül yaklaştıkça heyecanımız daha da artarken THQ ve Relic bir nebze de olsa heyecanımızı gidermek üzere oyunun demosunu sundu. Ama bu hareket gidermekten çok oyun hakkında daha da heyecanlanmamıza sebep oldu. Buyrun sebeplerini anlatalım.
İlk olarak oyunda İmparator’un kahramanları olarak bilinen Space Marine’lerin Ultramarines bölümünden Kaptan Titus’u yönetiyoruz. Titus, bir çok savaş görmüş geçirmiş gedikli bir asker.
Sayı olarak milyonlarca olan Ork güruhu, insanlığın hiç bitmeyen savaşı için savaş makineleri üreten bir gezegen büyüklüğündeki fabrikalardan biri olan Imperial Forge Dünyası’nı istila etmiştir. Gezegeni kaybetmek bir seçenek değildir, fakat daha karanlık ve kötü bir tehlike de bu gezegenin karanlıklarında saklıdır.
Ana hikayemizin ikinci kısmıyla başlayan demoda oynadığımız bölümlerden ilkinde, silah olarak bolter ve tabanca ile beraber testere-kılıç (chainsword) ve balta kullanabiliyoruz. Bu kombinasyonlarla değişik kombolar yapabiliyoruz. Komboların çoğu her ne kadar Sağ Fare+F, 2xSağ Fare+F veya 3xSağ Fare+F gibi kolay ve basit tuş kombinasyonlarından oluşsa da, ortaya çıkan animasyonlar birbirinden farklı ve şahane görsellikteler. Her ne kadar düşmanlarımızı çok rahat ve çok şık şekilde doğrayabilsek de, sayıca bizden kat be kat üstün olduklarından aralarına dalıp kendinizden geçene kadar kılıç savurmak pek mantıklı bir hareket değil. Bu yüzden gelen saldırılardan kaçmak için boşluk tuşunu kullanarak istediğimiz yönde yuvarlanıp gelen saldırılardan kaçabiliyoruz.
Gears of War tarzı oyunları oynayanlar, oyunda bir cover mekanizması olmamasını yadırgayabilirler, ama aslında mantıklı sayılabilecek bir hareket bu. Sonuçta İmparator’un askerleriyiz, kilolarca ağırlıkta bir zırhın içindeyiz ve elimizde de kesici işler için ideal bir testere-kılıç tutuyoruz. Ayrıca Warhammer evreninde Space Marine’ler korkusuz savaş makineleri olarak resmedilmekteler. Gerekirse savaştıkları şey uğruna gözlerini kırpmadan canlarını verebilecek kapasitedeler.
Savaştıkça ekranın sol alt kısmında bulunan Fury barımız doluyor, ve bu barı ister Fury Marksman özelliğini aktif ederek zamanı yavaşlatıp silahımızla uzaktan düşmanları avlamak için, istersek de Fury Strike özelliğini kullanarak neredeyse durdurulamaz bir savaş makinesi haline gelerek düşmanları bir bir ortadan ikiye biçmek için kullanabiliyoruz. Kaybettiğimiz can Fury modunda kendiliğinden dolarken, normal durumlarda canımız dolmuyor, fakat bir kaç saniye savaştan uzak durursak zırhımız tekrar aktif hale geliyor. Canımız tekrar doldurmak içinse tek seçeneğimiz ya zaten sersemlemiş düşmanları E tuşuyla vahşice ve kanlı bir şekilde katletmek, ya da ilk önce F tuşuna basarak sersemletip bu işlemi gerçekleştirmek. Ama bunları yaparken yakınımızda çok fazla düşman olmaması en iyisi, yoksa canımızı dolduracağız derken canımızdan olmamız daha olası.
Demoda oynayabildiğimiz ikinci bölüm ise daha kısa. Bu bölümde, Space Marinelerimiz bir jet pack ele geçiriyorlar ve kaptanımız hemen jet packi sırtına geçirerek havadan dehşet ve ölüm saçmaya başlıyor. Oyunun bu kısmı iyice arcade havasını bürünüyor ve bence çok eğlenceli ve muhteşem olmuş. Havada süzülerek düşmanların üstüne bir anda bindirme yapmak ve aralarına daldığınız sürüsüne bereket Orku ve arta kalanlarını etrafa saçmak şaşkınlık verecek derecede eğlendirici. Hatta o kadar eğlendirici ki ben bunu yaparken beni izleyen arkadaşım yüzümdeki esrik gülümsemeye bir mana veremeyerek iyi olup olmadığımı sordu.
Oyundan yaklaşık yarım saatlik bir kısım sunan demonun kısalığından dolayı hikayeye pek bir giriş yapamadık. Zaten demo da hikayenin ikinci kısmından başladığından tam olarak neler döndüğünü anlayamıyoruz. Sadece bir grup askerin Forge’u korurken kapana kısıldığını ve onlardan gelen yardım çağrısı üzerine buraya geldiğimizi biliyoruz.
Eğer siz de demoyu kendiniz denemek isterseniz ve de Steam hesabınız varsa, demoyu buradan indirebilirsiniz.